top of page
Yazarın fotoğrafıFerhat Burgul

İNTERNET YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARDA CEZA SORUMLULUĞU

İÇİNDEKİLER


GİRİŞ


1. İNTERNET ve ÖZELLİKLERİ

1. 1. İnternet Kavramı

2. 1. İnternetin Teknik Alt Yapısı ve Yönetim Biçimi

2.1.1. İnternet Alt Yapısı

2.1.2. İnternetin Yönetimi


2. İNTERNETLE ORTAYA ÇIKAN BAŞLICA HUKUKİ SORUNLAR

2. 1. Sorunlara Genel Bir Bakış

2. 2. İnternet Yoluyla İşlenen Suçlarda Ceza Sorumluluğu

2. 2. 1. Ceza Sorumluluğuna Genel Bir Bakış

2. 2. 2. Avrupa Siber Suç Sözleşmesi

2. 2. 3. Çeşitli Ülkelerin Düzenlemeleri

2. 2. 3. 1. ABD

2. 2. 3. 2. ALMANYA

2. 2. 3. 2. 1. İçerik Sağlayıcılar

2. 2. 3. 2. 2. Erişim Sağlayıcılar

2. 2. 3. 2. 3. Servis Sağlayıcılar


3. İNTERNET ve TÜRKİYE

3. 1. Türkiye’de İnternetin Gelişimi

3. 2. Türkiye’de İnternet Hizmetini Yönlendiren Kuruluşlar

3. 2. 1. İnternet Kurulu

3. 3. Türk Ceza Kanunu Yönünden İnternet Yoluyla İşlenen Suçlarda

Ceza Sorumluluğu

3. 3. 1. İnternet Aracılığıyla Gerçekleştirilen Eylemler

3. 3. 2. İnternete Özgü Eylemler

3. 3. 2. 1. Suçun İşlendiği Yer

3. 3. 2. 1. Ceza Sorumluluğu


SONUÇ


KAYNAKLAR


TÜRKİYE’DE İNTERNET SUÇLARI VE İNTERNET YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARDA CEZA SORUMLULUĞU


1. İNTERNET VE ÖZELLİKLERİ


1. 1. İnternet Kavramı


İnternet, iki veya daha çok sayıda birbiri ile bağlantısı anlamına gelen bilgisayar ağları (network)’nın aralarında tekrar bağlantı kurmalarıyla oluşan ve bu şekilde gittikçe büyüyüp gelişen, dünya çapında yaygın bilgisayar ağlarına dayalı bir bilişim sürecidir(İçel, 2001: 407). Basit bir deyişle internet, elektronik olarak birbirleriyle bağlı bilgisayarların oluşturduğu bir iletişim ağıdır(GÜN: 3). Bu ağların her geçen gün büyümesi ve yeni ağ omurgalarının bu sistemin içine katılması nedeniyle internete “Tüm dünya bilgisayar ağlarının ağı” ya da “ağlar arası ağ” denilmektedir(Dülger, 2004: 51).


İnternetin doğuşu, bir soğuk savaş projesine dayanıyor. Başta ABD savaş sanayisinde kullanılmak üzere ortaya çıkan bu projenin şimdiki internet ile pek bir ilgisi yoktu. Sovyetler Birliği’nin 1957’de Sputnik uydusunu uzaya göndermesinin ardından, Amerika hükümeti, olası bir savaş ya da karışıklık durumunda tek bir merkezden yönetilmeyen ya da daha doğru bir deyişle tek bir ana bilgisayar ünitesinden bağımsız olarak çalışabilen bir bilgisayar ünitesi kurulabilmesi amacıyla harekete geçmiştir. Bu amaçla ABD Savunma Bakanlığı bünyesinde ARPA (İleri Düzey Savunma Araştırmaları Projeleri Kurulu-Advenced Research Project Agency) isimli birim oluşturulmuş ve bu birim bazı askeri projelerin, bir birimden uzakta olan bilgisayarların birbirlerine bağlanması yoluyla desteklenmesi üzerine çalışmalar yapmıştır(Sınar, 2001: 22). Bu amaçla, ABD Savunma Bakanlığı’nın bir kuruluşu olan ARPA’nın desteği ile çalışmalara başlamış ve Los Angeles, Santa Barbara, Stanford ve Salt Lake City kentlerinde bulunan dört büyük bilgisayar arasında bilgi transferi gerçekleştirilmiştir(İçel, 2001: 17). Bundan sonraki adımda ise, bu dört bilgisayara arasındaki ağ sistemi genişletilerek ARPANET isimli askeri bir bilgisayar ağı kurulmuştur(Sınar, 2001: 22).


Daha sonra ARPANET adını alan bu dev projede ağa her tür bilgisayar bağlanabiliyordu. Bu sayede iletişim sistemi, çalışma biçimi ne olursa olsun ARPANET’in protokolüne uygun her bilgisayar ağa bağlanabiliyordu. 1970’li yıllar boyunca yayılan, genişleyen ve neredeyse bütün ABD’yi kapsamaya başlayan ARPANET yavaş yavaş sivil kişi ve kurumların da ilgisini çekmeye başladı. Öncelikle silahlı kuvvetlerin yanı sıra üniversitelerdeki araştırma kurumları da ARPANET’ TEN yararlanmaya başladı. ARPANET gereğinden fazla büyüyünce ARPANET’TEN askeri kanadın ayrılması kararlaştırıldı ve ARPANET’ TEN MİLNET denilen parça ayrıldı. Ancak bu iki ağın birbirinden ayrı olması ve aynı zamanda bilgi alışverişinin sorunsuz sürebilmesi için 1983 yılında IP (İnternet Protocol) terimi ortaya çıktı.ARPANET’e bağlanmak isteyen her ağ TCP/IP protokolüne uymak zorundaydı(Köksal, 1996: 23).


1980’li yıllarda ise internet, ABD’nin yanı sıra Japonya ve İngiltere gibi ülkelerde yaygınlaşmış ve 1984 yılında İngiltere’de kurulan (Joint Academie Network-JANET) ABD dışında kurulan ilk ağ sistemi olarak ortaya çıkmıştır(Sınar, 2001: 23).


1989 yılında www teknolojisinin, 1990 yılında ise bunun dayandığı en temel dosya transfer protokolü olan http (Hyper Text Transfer Protocol) protokolünün geliştirilmesiyle ARPANET tamamen ortadan kalkmış, bütün ağ omurgalarının 1994’te birleşmesi ve bireysel kullanıma tam anlamıyla açılmasıyla gerçek anlamda internet ortaya çıkmış ve milyonlarca bilgisayar ve kullanıcıyı her türlü bilgiye ve iletişime ulaştıran ağ sistemi İNTERNET adıyla insan yaşamındaki yerini almıştır(Dülger, 2004: 61).


Bilginin sunulmasında ve paylaşılmasında getirdiği kolaylıklardan dolayı internet, hızla ticari bir ağ şeklini almıştır. Teknolojiyi taşıyan bir ortama dönüşen internet, ticaretten eğitime, sağlıktan hukuk sistemine kadar tüm alanlarda köklü değişikliklere yol açmakta, yönetim biçimlerini ve devlet-vatandaş ilişkilerini etkilemektedir. Yasama organlarının, bakanlıkların, devlet kuruluşlarının, elçiliklerin, konsoloslukların web sayfalarına ulaşabilen vatandaşlar her türlü bilgiyi alabilmekte, pek çok sorununu yerinden kalkmadan, kendi evinde çözümleyebilmektedir(İçel, 2001: 410)


1. 2. İnternetin Teknik Alt Yapısı ve Yönetim Biçimi


İnternetin teknik yapısı, üzerinde veri iletişiminin sağlandığı ve omurga denilen ağlar sistemi ile veri iletimini sağlayan birçok araç ve yazılımdan meydana gelmektedir. Ancak günümüzde özellikle vazgeçilmez unsur olan omurga ve bilgisayarların birbiriyle iletişimini sağlayan kurallar ve internet üzerinde veri aramaya ve aktarmaya yarayan özel yazılımlar, teknik altyapı açısından önem kazanmıştır(Dülger, 2004: 51).


Bunlardan veri iletişimini sorunsuz olarak sağlamaya çalışan TCP/IP protokolü ve internetten arama ve aktarma yapmaya yarayan www yazılımı ile ağ sistemini açıklamak bu konunun anlaşılması için faydalı olacaktır.


TCP/IP


Aktarım kontrol protokolü TCP/IP, bu ağ üzerindeki veri nakil kurallarının genelini oluşturmakta olup, internetin her bir servisi içinde ayrı ayrı alt protokoller bulunmaktadır.Buna göre, iki cihaz arasında hangi protokole ilgili veri aktarımı yapılacaksa, o protokole uygun program kullanılır(Akıncı, Alıç, Er, 2004 : 169). Bu protokol aslında iki ayrı protokolün biraraya gelmesinden oluşur. Bunlardan “TCP” iletilerin doğru yere aktarılmasından, “IP” ise adresleme sisteminden sorumludur(Dülger, 2004: 52).


WWW (World Wide Web)


Kelime anlamı olarak, dünyayı saran ağ anlamına gelen web; yazı, resim, ses, video, animasyon gibi pek çok farklı nitelikteki verilere etkileşimli olarak ulaşılmasını sağlayan çoklu bir hiper ortam sistemidir (Sınar, 2001: 15).


Hiper ortam, bir dökümandan başka dökümanın çağrılmasına (link edilmesine) olanak sağlar ve bu ortamdaki her obje diğer bir objeyi çağırabilir(Sınar, 2001: 25).


1. 2. 1. İnternet Altyapısı


İnternet üzerindeki veri iletişimi, omurga (backbone) olarak adlandırılan ana iletişim hatları üzerinden sağlanır(Sınar, 2001: 28). Bu ana hatlar üzerinden çıkan diğer veri iletişim hatları çeşitli merkezlere giderler ve oralardan da dağılarak tek tek bilgisayarlara ulaşılır(Dülger, 2004: 53). İnternet üzerindeki ilk omurga sistemi ARPANET tarafından kurulmuştur. Bu omurgaların yönetimi önceleri kamusal kuruluşlar tarafından yapılsa da zamanla bunlar özel kuruluşlara devredilmiştir. Bugün için dünya çapında birkaç büyük omurga mevcuttur ve bunlar da birbiriyle bağlantılı durumdadır; ayrıca veri iletişimini hızlandırmak için pek çok ülkede altyapı çalışmasına devam edilmektedir(Sınar, 2001: 29).


1. 2. 2. İnternetin Yönetimi


İnternet herhangi bir kişinin buluşu ya da ticari bir malı değildir. Bu büyük ağ sistemi, bu sisteme giren herkesin katkısıyla oluşmuş anonim bir yapıdır; internetin bir sahibi ya da yöneticisi yoktur.Bu yapısından dolayı internete girmek ve hizmetlerinden yararlanmak için yasal bir başvuruya, onaya ya da izne gerek yoktur. Yalnızca gerekli özelliklere sahip bir bilişim sistemi ve bağlantı hattı ile internete girilmektedir. O halde denilebilir ki , internetin sahibi internet kullanıcılarının tümüdür ve interneti, internetle ilgili herkes hep birlikte yönetirler(Güran ve diğerleri, 2000 : 13). Bu durumun faydalı olduğu gibi zararlı yanları da bulunmaktadır. Faydalı yanları; internetin bir otoriteye bağlı olmayışı, bağımsız ve demokratik olma özelliği ve ekonomik açıdan bir kuruluşa bağlı olmayışı, sınırsız ifade özgürlüğü tanıması olarak gösterilebilir. Ekonomik açıdan bağımsız olması nedeniyle internet hizmeti pek çok kuruluş tarafından yerine getirilmekte ve bu durum internetin gelişmesini sağlamaktadır. Bunun yanında, internetin merkezi bir otoriteye sahip olmamasının neden olduğu bir dezavantaj ise, internet kullanımında ortaya çıkabilecek suiistimalleri, ihlalleri, usulsüzlükleri ve kuraldışı davranışları denetleyen ve bu tarz davranışlara yaptırım uygulayan merkezi bir otoritenin bulunmaması olarak ortaya çıkmaktadır(Güran ve diğerleri, 2000 : 14). Bu durumu gidermek ve internetin “tamamıyla hukuksuz bir alan” olmasını önlemek amacıyla genellikle iki yol tutulmaktadır. Bunlardan ilki özellikle son yıllarda görüldüğü üzere ülkelerin internet kişilerinin hukuki sorumluluklarını düzenleyen yasalar yapması bir diğeri ise bizzat internet kullanıcıları tarafından oluşturulan ve adına “netiquette” denilen kuralların oluşturulmasıdır(Dülger, 2004: 54). İnternet kullanımını kontrol eden ve yöneten ortak kurallar toplamı olarak tanımlayabileceğimiz netiquette, bireylerin kendi aralarında organize olarak çıkarlarını korumak ve bu amaçla ciddi ortak girişimlerde konusunda ne kadar başarılı olabileceklerini ortaya koyan güzel bir örnek olma özelliği göstermektedir(Sınar, 2001: 31).


2. İNTERNETLE ORTAYA ÇIKAN BAŞLICA HUKUKİ SORUNLAR


2. 1. Sorunlara Genel Bir Bakış


İnternetin insan hayatını pek çok açıdan kolaylaştıran ve sınırsız bir özgürlük alanı sağlayan bir kitle iletişim aracı olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Ancak kötüye kullanılmaya açık olan bu özgürlük alanı aynı zamanda suç oluşturan birçok faaliyetin gerçekleştirilebilmesi için uygun bir zemin olmuştur(Mahmutoğlu, 2001: 39).


İnternet gibi uluslar arası bilgisayar ağları, bilinen klasik suç tiplerinin gerçekleştirilmesine elverişli ortam hazırlarken, meydana gelen bazı eylemler dolayısıyla da yeni suç türleri yaratan bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır(Yazıcıoğlu, 2001 : 456).


İnterneti mevcut hukuki kurallar çerçevesinde ele aldığımızda şu şekilde bir saptama yapmak mümkündür: Hukuk düzeni, bir yandan internete ilişkin birtakım unsurların düzenleme altına alınması yönünden yetersiz kalmakta ise de, diğer yandan mevcut kurallar çerçevesinde internetle ilintili diğer pek çok konuya çözüm bulabilmek olanaklı bulunmamaktadır(Güran ve diğerleri , 2000 : 14). İnternet üzerindeki kullanıcıların servisleri, sistemleri kullanma konusundaki sorumluluklarının bilincinde olması gerekmektedir. Buna uyulmadığı taktirde, bu olağanüstü kitle iletişim sisteminin sağlıklı bir şekilde işlev görmesi olanaksızlaşır(İçel, 2001: 414). Örneğin, bir sistemdeki bilgilerin hileli yollarla alınması, kötü, anlaşılmaz, ahlaka aykırı mesajlarla başkalarının rahatsız edilmesi, dengesiz kullanılarak sistemin yavaşlatılması, ardı ardına mesajlar postalamak suretiyle başkalarının e-posta kutularının doldurulması, başkalarının fikirlerini bilgisayardan çalıp kendine mal etmesi, bilgisayarların yalancı kullanılması gibi davranışlar, sözü geçen sorumluluk bilinciyle bağdaşmayan ve “Bilgisayar Ahlakı”na aykırılık olarak nitelendirilen hareketlerden sayılmaktadır(İçel, 2001: 414).


2. 2. İnternet Yoluyla İşlenen Suçlarda Ceza Sorumluluğu


2. 2. 1. Ceza Sorumluluğuna Genel Bir Bakış


İnternet kullanımında sorumluluk bilinci ile davranılmaması bilgisayar etiğine aykırılıkla sonuçlandığı gibi, bazen hukuk kurallarını ihlaline de yol açmaktadır. Örneğin, aldatıcılık, pornografi, şiddete yönelik içerik, hakaret, telif haklarına aykırılık, haksız rekabet gibi konularda sorumluluğun nasıl saptanacağı sorunu ortaya çıkmakta, özellikle de internet servis sağlayıcıları ile internet erişim sağlayıcılarının sorumluluklarının ne olacağı tartışmalara konu olmaktadır. Böylece, “İnternet’te İşlenen Suçlar” İnternet Hukuku’nda önemli konulardan birini oluşturmaktadır(İçel, 2001: 414).


Sözünü ettiğimiz sorumluluğun saptanabilmesi için internetin işlevlerini kullanıcıların hizmetine sunan internet sujelerini kısaca açıklamak gerekirse:


İçerik Sağlayıcı.Bilgisayar şebekelerinde yer alan bir yayının içeriğini hazırlayıp sunan kişidir(Yazıcıoğlu, dp.11: 457).


Servis Sağlayıcı: : İnternet sisteminde birinci derecede önem taşıyan hukuk sujesidir. Bireylerin internete bağlanmalarını, internet üzerinden iletişim kurmalarını, ve internetin sağladığı olanakları kullanmalarını temin eden aracıdır(Güran ve diğerleri , 2000 : 20).


Erişim Sağlayıcı: Kullanıcıların internet ağına erişmelerini sağlayan, başkalarına ait içeriklere ulaşmasına yalnızca aracılık eden internet sujesine verilen isimdir(Sınar , 2001 : 42).


2. 2. 2. Avrupa Siber Suç Sözleşmesi


Uluslararası diliyle ceza politikasının oluşturulması ile toplumun siber suça karşı korunması amacıyla Suç Sorunları Avrupa Komitesi’nin 1996 yılında aldığı kararla siber suçla ilgili uzmanlardan oluşan bir komite oluşturulmuş ve komitenin çalışmaları sonucu nihai metin Haziran 2001’de oluşturulmuş ve Avrupa Siber Suç Sözleşmesi 8 Kasım 2001 tarihinde Avrupa Komitesi Bakanlar Kurulu’nca onaylanarak 24 Kasım 2001’de imzaya açılmıştır. Türkiye bu sözleşmeyi henüz imzalamamıştır.


Gerekçe niteliğindeki açıklayıcı metinde sözleşmenin amaçları şöyle belirtilmiştir:


I. Ulusal maddi ceza hukuku açısından, siber suçlar alanında, suçun yapısal unsurları ve bağlantılı hükümlerinin uyumlaştırılması.


II. Bu suçların ve bir bilgisayar sistemi kullanılarak işlenen ya da delilleri elektronik formda olan başka suçların soruşturulması ve kovuşturulması için gerekli olan ulusal ceza mahkemesi hukuku yetkilerinin sağlanması.


III. Hızlı ve etkin bir uluslararası işbirliği rejiminin gerçekleştirilebilmesi(Açıklayıcı metin, no:15).


Siber Suç Sözleşmesi’nde, yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda, siberuzay ortamında ceza sorumluluğuna ilişkin ilkeler belirlenirken, genel anlamda suç politikasının ana ilkeleri ile paralel; ancak, siberuzay ortamının özelliklerini de göz önüne alan özgün ortak ilkeler zemininde bir düzenleme rejimi geliştirilmiştir. Bu ortak ilkeler, yani “Avrupa Siber Suç Politikası’nın Ana İlkeleri” (Sınar, 2004: 783);


· Temel hak ve özgürlüklerin zedelenmeksizin korunması,


· Siber suç olarak tanımlanan eylemlerin “kasten” işlenmesinin gerekliliği,


· Sözleşmenin “fütürist” karakteri. Bu ilke bağlamında, sözleşmede düzenleme altına alınan suç tipleri ve bu suçların yapısal unsurlarına ilişkin belirlemeler, gelecekte ortaya çıkabilecek yeni bilişim teknolojilerini de kapsayabilecek nitelikte esnek bir üslupla ele alınmıştır.


· Sözleşmede belirtilen tüm suçlar yönünden “hukuka aykırılık” unsurunun vurgulanmış bulunmasıdır.


Sözleşmede, internet sujelerinin sorumluluğu konusunda özel düzenlemeler yapılmadığı görülmektedir (Mahmutoğlu , 2001 : 40) Yukarıdaki ana ilkeler ışığında sözleşmenin açıklayıcı metinde belirtilen bazı fiillere ilişkin sorumluluk nitelemesi yapılmıştır. Buna göre sözleşmenin açıklayıcı metninin 103. maddesinde bu madde tarafların “çocuk pornografisiyle ilgili olarak, madde 2-8’de olduğu gibi “kasıtlı” işlendiyse suç olarak tanımlamak zorunda oldukları yasa dışı fiil türleri sıralanmıştır.” Demek suretiyle eylemlerin kasıtlı işlenebileceğini belirtmiştir. Ayrıca maddede “Çocuk pornografisi sunmak, erişim sağlamak, dağıtmak, yaymak, üretmek ya da bulundurmak konusunda bir niyet taşımayan bir kişi yükümlü tutulamaz.” demekte ve bu durumda da erişim sağlayıcının ancak kasten hareket etmesi halinde sorumlu tutulacağını belirtmektedir(Mahmutoğlu, 2001: 41).


Ayrıca kurumsal yükümlülüğe ilişkin 12. maddenin açıklayıcı metninde yükümlülüğün ortaya çıkması için dört şart aranır. Bu şartlar; konvansiyonda belirtilen bir suçun işlenmiş olması, tüzel kişiliğin menfaatine, suçu yönetici konumunda bir kişi işlemelidir. Kişinin temsil, karar alma ve kontrol yetkilerine dayanarak davranmış olması halinde tüzel kişiliğin sorumluluğu yoluna gidilebilecektir(Açıklayıcı Metin: 124).


2. 2. 3. ÇEŞİTLİ ÜLKELERİN DÜZENLEMELERİ


2. 2. 3. 1. ABD


Bu ülke, hem bilgisayarın bulunduğu ve buna ilişkin en önemli teknolojik araştırmaların yapıldığı ve gelişmelerin ortaya çıktığı hem de bilgisayarların bir ağ şeklinde birbirine bağlanmasının sağlandığı internetin ilk geliştirildiği ve yaygınlaştırıldığı yerdir(Mahmutoğlu, 2001: 41). Bunlara bağlı olarak da bu ülke, internet kullanımının ortaya çıkardığı çeşitli hukuki sorunların çözümüne ilişkin ilk hukuki düzenlemelerin de yapıldığı ülke olmuştur.


Nitekim bu ülkede 8 Şubat 1996 tarihinde yürürlüğe giren “İletişim Ahlakı Yasası” (Communications Decency Act-CDA), dünya üzerinde internetin ortaya çıkardığı sonuçların çözümüne yönelen ilk hukuki düzenlemelerden birisidir ve geliştirmiş olduğu hükümler yönünden tarihi bir kilometre taşı niteliğindedir(Sınar, 2001: 92).


İletişim Ahlakı Yasası hükümlerine göre, internet üzerinden müstehcen içeriğe sahip resim, yazı, video, klip vb. materyallerin yayınlanması ve üretilmesi ile yine şiddet içeren yayınların gerçekleştirilmesi suç olarak düzenlenmiş, yayını sunan sujelerin iki yıla kadar hapis cezası ile 250.000 USD’ye kadar para cezası ile cezalandırılmaları öngörülmüştür. Ayrıca, yasanın uygulanabilmesi için yetkili mercilere internet kullanıcılarının e-posta mesajlarının okunabilmesi ve haber gruplarındaki tartışmalar ile IRC üzerinde yapılan sohbetlerin izlenebilmesi olanağı da sağlanmıştır(Mahmutoğlu, 2001: 41).


Belirli bir kamuoyu baskısının sonucu olarak çıkarılan CDA, getirmiş olduğu bu antidemokratik hükümler ile çok daha şiddetli bir kamuoyu baskısı ile karşılaşmış ve bu yasaya karşı bir araya gelen sivil oluşumlar America Civil Liberties Union (ACLU) önderliğinde bir muhalefet hareketine girişmişlerdir(Sınar, 2001: 93). Sonuçta bu sivil toplum örgütlerinin önderliğinde açılan bir davada Philadelphia Eyalet Mahkemesi söz konusu yasayı Amerikan Temel Yasası’nın birinci ekinde teminat altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal edebilecek düzenlemeler içerdiği ve internete giren çok sayıda kişinin çok az bir kısmının karşılaşabilecekleri bazı istenmeyen görüntüler nedeniyle tüm interneti denetlemenin yerinde olmayan bir uygulama olduğu görüşünde olduğu için bu yasayı iptal etmiştir(Dülger, 2004: 92). Bu aşamadan sonra hükümet bu kararı hatalı bularak davayı temyiz etmiş ve uyuşmazlık Yüksek Mahkeme önüne gelmiştir. Yasanın, ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle Yüksek Mahkeme’ye yapılan başvuruda Yüksek Mahkeme, yasanın iptal edilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesi özetle: “Bir kitle iletişim aracı olarak internetin, hükümetin müdahalesine karşı korunması zorunludur…İnternet üzerindeki yayınlarla ilgili bir düzenlemenin bulunmaması kuşkusuz bir kaos yaratmıştır ancak unutmamak gerekir ki, internetin gücü de bu kaostan kaynaklandığı gibi, Anayasa’da belirlenen düşünceyi açıklama özgürlüğü de aynı kaosa dayanmaktadır. Demokratik bir toplumda özgür fikir alışverişinin sağlayacağı toplumsal yarar, internette sansürün sağlayabileceği toplumsal yararla karşılaştırılamayacak kadar önemlidir(Mahmutoğlu, 2001: 42).”


Nitekim bu esaslar, Amerika’da internete ilişkin getirilen diğer yasal düzenlemeler açısından da kabul görmüştür(Sınar, 2001: 95). Örneğin CDA’nın iptalinden önce ve bu yasaya karşı yoğun tepkilerin yaşandığı bir dönemde (30 Eylül 1996) yürürlüğe giren “Çocuk Pornografisinin Önlenmesi Yasası” (Child Pornography Prevention Act), bir yandan internet üzerindeki çocuk pornografisinin önlenmesi amacıyla hükümler getirirken, diğer yandan bu hükümler ile Anayasa’da koruma altına alınan ifade özgürlüğünün ölçüsüz bir şekilde sınırlanmaması zorunluluğunu da dikkate almıştır(Sınar, 2001: 95).


Bu konuda yapılan diğer bir düzenleme ise, 1998 yılında çıkarılan “Çocukların Online Yayınlardan Korunması Yasası” (Child Online Prevention Act)’dır. Bu yasa ile, normalde erişkinlerin erişimine açılan pornografik içerikli sitelere çocukların erişiminin kolaylaştırılması suç haline getirilmiştir. Bu yasa ile, bu tür eylemleri gerçekleştirenler için iki yıla kadar hapis cezası ile 250.000 USD’ye kadar para cezası öngörülmüştür(Sınar, 2001:95; Dülger, 2004: 94). Ancak ACLU (Amerikan Sivil Özgürlük Birliği) ve on yedi sivil toplum örgütünün açmış oldukları dava neticesinde, Philedelphia Eyalet Yüksek Mahkemesi, anılan yasanın Anayasa’ya aykırı olduğuna karar vermiştir(Sınar, 2001:95-96; Mahmutoğlu, 2001:43; İçel, 2001: 414-415).


Amerikan Federasyonu Yüksek Mahkemesi, yakın zamanda vermiş olduğu bir kararla çocuk pornografisine ilişkin yeni bir yaklaşım sergilemiş, bizzat çocukların kullanılmadığı, ancak sanal bir biçimde çocukların yer aldığı (resim, karikatür, vb.) bu tür yayınların sanat özgürlüğü kapsamında görülmesi gerektiğini vurgulamıştır(Mahmutoğlu, 2001: 43).


2. 2. 3. 2. ALMANYA


İnternet ile ilgili ortaya çıkan hukuki sorunlar ve internet yoluyla işlenen suçlardan doğan ceza sorumluluğuna ilişkin düzenlemelerin yapıldığı ilk ülkelerden birisi de Almanya’dır.

Federal Almanya’da 13 Haziran 1997 tarihinde kabul edilen ve 1 Ağustos 1997 tarihinde yürürlüğe giren Teleservisler Yasası’nın 5. maddesin içerik sağlayıcılar, servis sağlayıcılar ve erişim sağlayıcıları ayrı ayrı hangi hareketlerinden dolayı sorumlu tutulabileceğini belirten hükümler içermekteydi. (Sınar, 2001: 97; Mahmutoğlu, 2001 : 43; Erman , 2001 : 204). Söz konusu yasada Avrupa Konseyi’nin 05.06.2001 tarihli ve 2001/31 sayılı direktifi dikkate alınarak yapılan değişikliklerle sorumluluk bölümü genişletilmiş, yeni ve daha ayrıntılı bazı düzenlemeler getirilmiştir.(§8) (Mahmutoğlu, 2001 : 44; Erman , 2001 : 206)


2. 2. 3. 2. 1. İçerik Sağlayıcılar


Eski 5. madde(§5) ve yeni şeklinde 8. madde (§8) uyarınca içerik sağlayıcılar doğrudan genel hale göre ceza sorumluluğunun altındadırlar(İçel, 2001: 41). Bu sorumluluk, içerik sağlayıcının internet ortamına sağladığı kendi içeriğinden sorumluluğunu ifade eder(Erman , 2001 : 212). Yasanın gerekçesine bakıldığında, bu ifadenin anlamı içerik sağlayıcının üçüncü kişilerden sağlanmış dahi olsa kendine “mal ettiği” içerikleri de kapsamaktadır. Mal edinme kavramı her somut olayda içeriğin kendisine ait internet ağına alınmış şekli, amacı ve sunuluş biçimi dikkate alınarak açıklanabilecektir.


2. 2. 3. 2. 2. Erişim Sağlayıcılar


Erişim sağlayıcısının ne anlama geldiğini daha önce açıklamıştık. Erişim sağlayıcının gerçekleştirebileceği diğer bir faaliyet, yabancı içeriğin kullanıcının istemi üzerine kısa bir sürede kullanıcıya iletmesi ve bu bilgilerin kısa bir süre için teknik taşıma amacıyla depolanması, yani kullanıcıların ihtiyaç duyması halinde belli bir şekilde bilgisayarına yüklenmesini sağlayan depolama faaliyetleridir(Erman , 2001 : 216).


Teleservisler yasasının değişiklikten sonraki halinde erişim sağlayıcılar kısa süreli depolamadan sorumlu tutulmayacaklardır. Ancak bunun için iletim sürecine bilinçli bir müdahalede bulunmamış olmaları gerekmektedir.Aksi halde söz konusu bilgilere müdahale söz konusu olacak ve içerik erişim sağlayıcının kendi içeriği gibi değerlendirilecektir. Bunun yanı sıra erişim sağlayıcı, söz konusu bilginin mahkeme veya idari bir makam tarafından kaldırılması emri geldiği halde erişim sağlayıcının bilgisayarında bulundurmaya devam etmesi halinde, servis sağlayıcı gibi genel hükümler çerçevesinde sorumlu olacağını belirtmiştir(Mahmutoğlu, 2001: 45; Erman, 2001 :217).


2. 2. 3. 2. 3. Servis Sağlayıcılar


Yasaya göre servis sağlayıcılar hukuka aykırı içeriğin, mahkeme veya idari bir makam kararıyla kendilerine bildirildiği anda söz konusu içeriği silmek yükümlülüğündedirler. Yükümlülüğe aykırı davranış halinde servis sağlayıcılar yabancı içerikten genel kurallara göre sorumlu tutulacaklardır. Ayrıca yasada servis sağlayıcıların, hukuka aykırı içeriğin yayılmasını engellemek için gerekli özeni göstereceklerine ilişkin bir beklenti söz konusudur(Erman, 2001 : 221).


Yasada, servis sağlayıcının sürekli takip zorunluluğu olmadığı, kendi bilgisayarında bulunan ve suç teşkil eden içerikten dolayı bilgi sahibi olmadıkları durumdan sorumlu olmayacakları belirtilmiş fakat bu bilgiyi edindikleri anda, gereğini yapmaları yükümlülüğü de sorumsuzluğun koşulu olarak belirtilmiştir(Erman, 2001: 223; Mahmutoğlu, 2001: 45).


3. İNTERNET VE TÜRKİYE


3. 1. Türkiye’de İnternetin Gelişimi


Türkiye internete 12 Nisan 1993 tarihinde TÜBİTAK’ın desteklemiş olduğu bir proje ile ODTÜ’den bağlanmıştır(Sınar, 2001: 111). 104kbit/sa hızında olan bu hat, çok uzun bir süre ülkenin tek bağlantısı olmuş ve bunun ardından 1994 yılında Ege Üniversitesi bağlantısı kurulmuştur. Ardından sırasıyla Bilkent Üniversitesi (Ekim 1995), Boğaziçi Üniversitesi (Kasım 1995), İTÜ (Şubat 1996) bağlantılarını gerçekleştirmiştir. 1996 yılı Ağustos ayında ise TURNET faaliyetine başlamıştır. 1997 yılında ise akademik kuruluşların internet bağlantısını sağlayan ULAKNET çalışmaya başlamış, üniversiteler hızlı bir omurga yapısıyla birbirine bağlanmış ve internet kullanılır hale gelmiştir(http://yunus.hacettepe.edu.tr, 04.12.2005, Çevrimiçi).


1999 yılında ticari ağ yapısında meydana gelen büyük değişiklikler sonucu TURNET’in yerini TTNET almıştır(Sınar, 2001: 111). 2000’lerin başında akademik kuruluşlar ULAKNET ile, ticari kullanıcılar TTNET ile internet bağlantısını gerçekleştirmişlerdir.


3. 2. Türkiye’de İnternet Hizmetini Yönlendiren Kuruluşlar


Türkiye’de transmisyon hatlarını kurma yetkisi ve bunlar üzerindeki mülkiyet hakkı 10.06.1994 tarih ve 4000 sayılı kanunla değişik 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 1. maddesi gereğince Türk Telekomünikasyon şirketine ait bulunmaktadır. Bu nedenle de internet konusunda Türk Telekomünikasyon’un bir tekel yetkisi vardır. Bunun yanı sıra omurganın diğer alt sistemlerinin mülkiyeti Türk Telekom dışındaki özel kuruluşlara veya kamu kuruluşlarına ait olabilir. Türk Telekomünikasyon Kanununun 2. ve 3. maddeleri gereğince özel ve kamu kuruluşlarına ruhsat verebilmektedir.


Türkiye’de internet çıkışını sağlayan merkezler dört grupta toplanabilir. (http://yunus.hacettepe.edu.tr, 04.12.2005, Çevrimiçi).


1. Üniversiteler ve akademik kuruluşların internet bağlantı çıkışları olan ULAKNET.

2. Ticari kuruluşların ve iss lerin yararlandığı TTNET çıkışıdır.

3. Diğer bazı özel şirketler ve servis sağlayıcılarının TTNET ile yaptıkları İnternet Erişim Noktası (İEN) anlaşması sonrasında kullandıkları firma bazlı doğrudan yurtdışı internet çıkışıdır.

4. Bunlar dışında kalan diğer bağlantılar


3. 2. 1. İnternet KuruluBu kurul, Ulaştırma Bakanlığı’na danışmanlık yapmak, internet olgusunu yakından izlemek için kurulmuştur. Kurulun görevleri:

a) Planlama: Ulusal internet altyapısının kısa, orta ve uzun vadeli gelişme planları konusunda görüş oluşturmak, internet altyapısı ve diğer hizmetleri konusunda ilgili kuruluşlarca uygulamak üzere düzenleyici önerilerde bulunmak.

b) Koordinasyon: Türkiye’de ulusal İnternetin sağlıklı gelişmesi amacıyla, ilgili tüm kuruluşların (üniversite, kamu, özel ve sivil toplum) İnternet’e ilişkin etkinliklerinin eşgüdümlü yürütülmesine katkıda bulunmak.

c)İzleme: Türkiye’de İnternet gelişiminin nitel ve nicel olarak değerlendirilebilmesi amacıyla, ilgili kuruluşlardan veri toplamak ve yayınlamak.

d) Uygulama önerileri oluşturmak: Türkiye’de İnternet’in sağlıklı gelişmesi amacıyla, gerektiğinde; Türkiye İnterneti’nin çeşitli katmanlarında yer alan ve hizmet veren kuruluşlara hizmete ilişkin önerilerde bulunmak. İnternet Teknolojileri üreticisi ve satıcısı kesimlere önerilerde bulunmak.

· Kamuoyu görüşlerinin toplanarak değerlendirilmesi için mekanizmalar oluşturmak.

· Dünyadaki gelişmeleri izlemek.

· Uluslararası platformlarda ülke çıkarlarının korumak.

· İnternet’e ilişkin uluslararası toplantı ve konferanslara ülke çıkarlarının korunması ve bilgi alışverişinin sağlanması için katılmak ve uluslararası platformlarda ülkemizin görüşlerinin doğru dile getirilebilmesi için gerekli çabayı göstererek öneriler oluşturmak.

· İnternet ve ilgili teknolojilerin ulusal platformda gelişimini sağlamak ve önünü açmak amacıyla, bu konularda Düzenleyici Erk’e ve diğer ilgili kuruluşlara iletilmek üzere öneriler oluşturmak.

· Eğitim etkinlikleri düzenlemek.

· İnternet ve ilgili teknolojileri ile ilgili bilgi ve deneyim birikimine katkıda bulunmak üzere seminer, konferans vb. etkinlikler düzenlemek, düzenlenmesine katkıda bulunmak(http://kurul.ubak.gov.tr/m01.php,10.12.2005).

Türkiye’de internetin sağlıklı gelişebilmesi için kamusal otoritenin internete gereken önemi vermesi gerekmektedir. Bu nedenle İnternet Kurulu bu gerekliliğin yerine getirilmesi için çok olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir(İçel, 2001: 421). Ancak ne kadar olumlu bir gelişme olarak görülmekteyse de diğer ülkelerin bu konudaki düzenlemeleriyle karşılaştırıldığında İnternet Kurulu’nun “zayıf” kaldığını belirleyebilmemiz olanaklıdır(Sınar, 2001: 116). Sadece işlevini üstlenmesi, ülkemizde bu alanda yaşanan yetersizliğin büyük ölçüde ortadan kaldırılmasını sonuçlayabilecektir(Sınar, 2001: 116).


3. 3. Türk Ceza Kanunu Yönünden İnternet Yoluyla İşlenen Suçlarda Ceza Sorumluluğu


Ülkemizde internet kullanımının hızla artıyor oluşu ve internete ulaşımın çok kolaylaşması internet kullanımının artmasına yol açmaktadır. Bu artış internet yoluyla işlenen suçlar alanında da görülmektedir. İnternet bilinen klasik suç tiplerinin gerçekleştirilmesine elverişli ortam hazırlarken, meydana gelen bazı eylemler dolayısı ile de yeni suç türleri yaratan bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır.


Türk Ceza Kanunu’nda internet yoluyla işlenen suçlara uygulanabilecek kurallar belirlenirken ceza hukuku kurallarımızı;

· İnternet aracılığıyla gerçekleştirilen eylemler ve

· İntenete özgü eylemler (Sınar, 2001;119)

yönünden ayrı değerlendirebiliriz.


3. 3. 1. İnternet Aracılığıyla Gerçekleştirilen Eylemler


İnternet aracılığıyla gerçekleştirilen eylemlere ilişkin olarak 5237 sayılı Türk Ceza Yasamızda bulunan suç tiplerini şöyle sıralayabiliriz:


Hakaret(TCK m.125), müstehcenlik(TCK m.226), halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit(TCK m.213), suç işlemeye tahrik(TCK m.214),suçu ve suçluyu övme(TCK m.215), halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama(TCK m.216), kanunlara uymamaya tahrik(TCK m.217), nitelikli hırsızlık(TCK m.142),nitelikli dolandırıcılık(TCK m.158), haberleşmenin gizliliğinin ihlali(TCK m.132), özel hayatın gizliliğini ihlal(TCK m.134), örgüt propagandası(TCK m.220),intihara teşvik(TCK m.84),adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs(TCK m.288), soruşturmanın gizliliğinin ihlali(TCK m.285), Cumhurbaşkanına hakaret(TCK m299),devlete karşı savaşa tahrik(TCK m.304),temel milli yararlara karşı hakaret(TCK m.305), halkı askerlikten soğutma(TCK m.318).


Söz konusu suç tiplerinin işlenmesinde internet araç görevi görmektedir. Nitekim 5237 sayılı TCK’nun 6. maddesi 1. fıkra (g) bendinde basın ve yayın yoluyla ifadesinin anlamının “...her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar” olduğunu belirtilmiştir. Bu nedenle maddede bahsedilen “elektronik kitle iletişim aracı” olarak nitelendirilebilecek olan internetin bu suçların işlenmesinde kullanılması, söz konusu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi anlamına gelmektedir.


3. 3. 2. İnternete Özgü Eylemler


İnternete özgü eylemler internetle beraber ortaya çıkan ve doğrudan internetin işleyişiyle ilgili eylemler olma özelliği göstermektedirler.(Sınar, 2001:125) 765 sayılı eski TCK’nın 525 a,525 b, 525c, 525d maddelerinde düzenlenmiş olan internete özgü eylemler şu konuda düzenlemeler getirmekteydi.


· bilgisayar programlarını hukuka aykırı olarak ele geçirme

· bilgisayar programlarını, verileri ve diğer unsurları başkasına zarar vermek üzere kullanma nakletme ve çoğaltma

· bilgisayar verilerini tahrip etme, değiştirme, silme veya işlemesine engel olma

· bilgisayar yoluyla kendisine yada bir başkasına hukuka aykırı menfaat sağlama

· bilgisayar yoluyla delilleri tahrif etme

şeklinde düzenlenmişti. Ancak düzenlemenin yetersizliği konusunda birçok eleştiri yapılmaktaydı. Neden olarak ise düzenlemelerin başka bir yasadan yeterli inceleme yapılmaksızın alınmış olması ve ceza hukukunda geçerli olan dar yorum ilkesi, kıyas yasağı, kanunsuz suç ve ceza olmaz prensipleri nedeniyle düzenlemelerin yeni ortaya çıkan ihlal modellerini karşılayamaması gösterilmiştir.(Dülger, 2004:331)


5237 sayılı yeni TCK ile ‘Bilişim Suçları’ ayrı bir bölüm olarak düzenlenmiştir. Buna göre bilişim alanında suçlar bölümünde; hukuka aykırı olarak bilişim sistemine girme ve orada kalmaya devam etme suçu(TCK m.243), sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçu(TCK m.244/1-2), bilişim sistemini kullanarak kendisi veya başkası adına haksız bir çıkar sağlama suçu(TCK m.244/4), banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçları düzenlenmiştir(TCK m.245).


Bilişim suçları olarak değerlendirilen yukarıda belirtilen suç tipleri,korudukları hukuksal değer göz önüne alınarak ilgili oldukları bölümlerde korudukları hukuksal değere göre düzenlenmiştir.


Bunun yanında ‘özel hayata karşı suçlar’ bölümünde yer alan, bilişim suçu olarak nitelendirilebilecek fakat yalnızca bilişim suçu olarak değerlendirilemeyecek suç tipleri bulunmaktadır. Bunlar; kişisel verilerin kaydedilmesi suçu(TCK m.135), kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu(TCK m.136), verilerin yok edilmesi suçu(TCK m.138), yer almaktadır.


3. 3. 2. 1. Suçun İşlendiği Yer


İnternette suç unsurları taşıyan bir yayının (örneğin web sayfasının) yabancı ülke çıkışlı olması yani yurt dışından yayınlanıyor olması halinde suçun yurt dışında yayının yapıldığı ülkede mi yoksa yayının izlendiği ülkelerde mi işlenmiş olduğunun tespiti önemli bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır(Güran ve diğerleri, 2000: 44). Bu konuda iki farklı görüş bulunmaktadır. İlk görüşe göre internet yayını şeklinde gerçekleştirilen fiiller yayının yapıldığı ülkede işlenmiş sayılır ve yayının sonucu başka bir ülkede ortaya çıksa dahi bu ülkeler suçun işlendiği yer olarak kabul edilemezler. Görüşün gerekçesi ise bu suçları “sonucu hareketle bitişik suçlar” olması sebebiyle hareketle suç tamamlanacağı için bu suçlarda bağlanma noktası kıstasının uygulanamayacak oluşudur. Diğer görüşe göre ise suç içerikli yayınlar açısından sadece yayının yapıldığı ülkenin suçun işlendiği yer olarak kabul edilmesi internetin global karakterinin gözardı edilmesi anlamına gelmektedir(Sınar, 2001 : 127). İnternetin globallik özelliğinden dolayı hareket ve netice dünyanın her yerinde gerçekleşebilme olanağına sahiptir. Bu nedenle internet suçlarının internete bağlı her ülkede gerçekleşebilmesi mümkündür(İçel, 2001 : 424). Nitekim TCK 8. madde 1. fıkrasında “fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi halinde suç, Türkiye’de işlenmiş sayılır” demekle son görüşe uygun bir düzenleme getirmiştir.


3. 3. 2. 1. Ceza Sorumluluğu


Henüz ülkemizde internet sujelerinin ceza sorumluluğuna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durum internetin ülkemizde hızla yaygınlaşması da dikkate alındığında uygulamada ciddi sorunlara yol açabilecek niteliktedir(Sınar, 2001 : 132). Ülkemizde de bir iss çalışanı hakkında açılan dava şöyle gerçekleşmiştir; Superonline iss şirketinin “forum” isimli tartışma platformuna 26 Mayıs 1999 tarihinde “Bir İnsan” rumuzlu bir yazı gönderilir. Yazı forum yöneticisi tarafından incelenerek “Forum” bölümünde yayınlanır. Ancak daha sonra başka bir kullanıcı tarafından söz konusu yazının suç unsuru taşıyan bir takım ifadeler taşıdığı gerekçesiyle yazının erişime kapatılması gerektiğini bildirir. Ancak forum yöneticisi uyarıyı dikkate almaz ve yazı mutad olduğu gibi forum bölümünde bir hafta boyunca yayınlanır. Bu yayında daha sonra haberdar olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan inceleme sonucu 765 sayılı TCK’nın 159. maddesinde düzenlenen “anayasal kuruluşları tahkir ve tezyif suçu”nun unsurlarının oluştuğu gerekçesiyle ceza davası açılmıştır. İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 27 Mart 2001 tarihli kararı ile platform yöneticisi 40 ay hapis cezasına mahkum olur(Sınar, 2001 : 133). Temyiz edilen karar Yargıtay’da usulen bozulur ve yerel mahkeme uyma kararı sonucu davayı yeniden incelemeye başlar. Yapılan yargılama sonucu yerel mahkeme beraat kararı vermiştir.


Türkiye de servis sağlayıcı – erişim sağlayıcı ayrımı yapılmamakta ve tümü internet servis sağlayıcı olarak nitelendirilmektedir. Alman yasasında olduğu gibi erişim sağlayıcı servis sağlayıcılardan ayrılmalıdır(İçel, 2001 : 42). Bu durumda yapılması gereken, internet sujelerini işlevsel farklılıklarına göre değerlendirerek yaptıkları işlerin niteliğine göre ceza sorumlulukları belirlenmelidir(Özel, Ahi, 2004 : 21).


SONUÇ


İnternet artık hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. İnternet özellikleriyle insan hayatının her alanında yer almaya başlamış ve diğer iletişim araçlarıyla kıyaslanamayacak kadar insan hayatını kolaylaştırmıştır.


Getirmiş olduğu yeniliklerin yanı sıra hayatın her alanına giren internet her konuda olduğu gibi hukuk alanında da ciddi sorunlara yol açmıştır. İnternet gelişmeye hep devam etmekte ve bu gelişmeye paralel olarak hukuk alanındaki ihlaller de giderek artmaktadır. Bu sorunların çözümü kapsamlı nitelikte ulusal ve ulusalüstü düzenlemeler getirilmesiyle büyük ölçüde gerçekleşebilecektir. Ayrıca interneti kullananların yani internetin sahiplerinin sorumluluğu hep birlikte paylaşmaları sorunların çözümünü kolaylaştıracak diğer bir unsurdur.


Ancak yapılacak hiçbir düzenleme internetin özgürlükçü yapısını engellememeli makulluk ve orantılılık ilkeleri ışığında gerçekleştirilmelidir.


Ülkemizde internet alanındaki düzenlemelere bakılırsa dünyanın çok gerisinde olduğumuz görülmektedir. Hukuksal düzenlemelerimizde özellikle sorumluluk konusunda bir düzenleme bulunmamakta internet sujelerinin nitelendirilmesi yapılmamıştır. İntenet alanındaki hukuki sorunların çözümünde ilerlememiz ancak kapsamlı hukuksal düzenlemeler ile gerçekleşebilecektir. Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde ve Avrupa Birliği Hukukuna entegre oluş sürecinde internet alanında Avrupa Konseyi Direktifleri ve Avrupa Siber Suç Sözleşmesi ışığında özel hukuki düzenlemeler yapmamız gerekmektedir.


KAYNAKÇA


Avrupa Siber Suç Sözleşmesi, Açıklayıcı metin, no:15.

AKINCI, H., A.E.Alıç, Cüneyd Er (2004) “Türk Ceza Kanunu ve Bilişim Suçları”, İnternet ve Hukuk, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

DÜLGER, Murat Volkan (2004) Bilişim Suçları, Ankara: Seçkin Yayınları.

ERMAN, R. Barış (2001) “Alman Hukukunda İnternetten Kaynaklanan Ceza Sorumluluğu”, İstanbul: İÜHFM Yayınları, s. 1-2

Güran, Sait,Teoman Akünal, Köksal Bayraktar, Erdener Yurtcan, Abuzer Kendigelen, Önder Beller, Bülent Sözer (2000) İnternet ve Hukuk Temel Metni, İstanbul.

İÇEL, Kayıhan (2001) Kitle Haberleşme Hukuku, İstanbul: Beta Yayınları.

İÇEL, Kayıhan (2001) “Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi Bağlamında Avrupa Siber Suç Politikasının Temel İlkeleri”, Karşılaştırmalı Hukuk Bakımından İnternet Sujelerinin Ceza Sorumluluğu, İstanbul: İÜHFM Yayınları, s.1-2.

KÖKSAL, Ahmet Turan (1996) İnternet Sizden Korksun, İstanbul: Pusula Yayınları.

Microsoft İnternet Explorer 4.0, 1. düzey yayıncı: MCI Systemhouse Türk Hakları:Futureprint Bilgisayar; Çev:Sevinç Mutlu Gün.

MAHMUTOĞLU, Fatih Selami (2001) “Karşılaştırmalı Hukuk Bakımından İnternet Sujelerinin Ceza Sorumluluğu”, İstanbul: İÜHFM Yayınları, S:1-2.

ÖZEL, Cevat, AHİ, M. Gökhan (2004) “Bilişim Suçları’nda Usul Ve Sorumluluk Sistemi Üzerine Öneriler”, Güncel Hukuk, İstanbul, S:6

SINAR, Hasan (2001) İnternet ve Ceza Hukuku, İstanbul: Beta Yayınevi.

SINAR, Hasan (2004) “Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi Üzerine Bir Deneme” , Prof. Dr. Çetin ÖZEK Armağanı : Galatasaray Üniversitesi Yayınları

YAZICIOĞLU, Yılmaz (2001) “Bilgisayar ağları ile ilgili suçlar konusunda TCK 2000 Tasarısı”, Uluslar arası İnternet Hukuku Sempozyumu, 21-22 Mayıs 2001, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları.

http://yunus.hacettepe.edu.tr//~Sadi/dersler/ebb/ebb467-guz2000/umut-p.html/~Sadi/dersler/ebb/ebb467-guz2000/umut-p.html, 04.12.2005.(15:35)

Comments


bottom of page